Bireysel Silahlanma Hakkı
Arkadaşlar sürekli olarak ülkemizde bireysel silahlanmanın ne kadar tehlikeli, ne kadar kötü bir şey olduğuna dair videolar izliyoruz değil mi? Sürekli bir siyasi bir propaganda var. İşte insanlar kolayca silaha sahip olursa çok büyük katliamlar olur, okul baskınları olur, insanlar birbirini öldürür. Bir sürü şey var, kara propaganda var silahlar konusunda. Güzel bir dünyada yaşamıyoruz. Ben bu dünyanın aslında bir cehennem olduğuna inananlardanım. Bu cehennem içerisinde bizi bizden koruyan sadece hukuk değil bizim gücümüz yani bedensel gücümüz, finansal gücümüz veya silahlı gücümüz devletleri birbirinden birbirinin zulümünden koruyan şey silahlı güçleri olması ve inanılmaz bir silahlanma yarışı var. Ben bunlara çok pozitif bakmıyorum. Eyvallah ama kendini korumak zorundasın. Eğer rakibinde bir tüfek varsa sen de tüfek edinmelisin. Rakibinde bir atom bombası varsa belki senin de bir atom bomban olması gerekiyor. Eğer sen rakibinden güçsüzsen tabii ki senin atom bombası yapmanı istemeyecektir. Atom bombası yapmaman için çeşitli ambargolar uygulayacaktır. canına okuyacaktır. Ama kendini savunabilmen için bunu yapmak zorundasın. Nasıl ki yere bir milyon dolar düşürdün çok nadir insan gelir bunu sana getirir veya sen bir fatura kestin, bir mal sattın karşılığında bir senet veya çek ne bileyim kredi kartından provizyon falan almadıysan bir ödeme yükümlülüğü hissetmediğinde insanlar bir mecburiyet nasıl bunları ödemezse Nasıl sen evinin dükkanının kapısını açık bıraktığında bu insanlara gelin malımı çalın gibi bir davetiye yaratıyorsa kamera sistemi takmadıysan alarm takmadıysan aynı şekilde silahın olmadığında da gel beni öldür diyorsun aslında.
Şimdi Amerika ve Türkiye örneğini incelemek istiyorum. Bireysel silahlanmayı savunduğum için Twitter’da çoğu zaman linç yiyorum. Problem değil. Şöyle düşünün arkadaşlar Amerikan Anayasası’nda iç savaştan sonra yapılan anayasada çok önemli bir madde var. Amerika’da ne olacağı belli olmadığından diyor maddede tüm vatandaşların gerektiğinde milis güçleri oluşturulabilmesi adına kendini koruyabilmesi adına bireysel silahlanma hakkı ellerinden alınamaz diyor. Ve Amerika’da çok rahatlıkla ehliyetinizle orada ehliyet kimlik belgesi gibi bir şey en önemli kimlik kartı. Bununla gidip eğer bir sabıkanız yoksa veya ne bileyim paranızda yetiyorsa otomatik silahlara kadar her şeyi alabiliyorsunuz. Paranizin yettiği kadar ekstra bir vergisi yok. Ekstra bir ne diyeyim sınırlaması yok. Yani evinizi bir cephaneliğe çevirebilirsiniz. Ve Amerika büyük bir coğrafya olduğu için insanlar birbirlerinin ne kişisel alanına ne de arazisine girebilir. Ama bizde öyle değil ne yazık ki. Bizde silah almak istediğinde bulundurma ruhsatı için dahi bir sürü belge hazırlaman, bir sürü vergi ödemen, bir de üzerine bir sürü yüksek faiş fiyatlarla kalitesiz silahlara mahkum ediliyoruz.
Şimdi bireysel silahlanmaya karşı olanların birkaç tane savunması var. Birincisi herkes silaha sahip olursa, herkes silah taşırsa işte insanlar her sinirlendiğinde, her kavga ettiğinde çeker birbirini vurur. Arkadaşlar bu yanlış bir önerme. Yani zaten şu an insanlar en ufak bir kavgada çekiyor, ruhsatsız silahıyla birbirini öldürüyor. Veya çivili sopalarıyla, keserleriyle, baltalarıyla yine insanlar birbirini öldürüyor. Bireysel silahlanmanın artmasıyla toplumdaki şiddet olaylarının artması arasında hiçbir kolorasyon yok. Amerika’da çok büyük bir savaş var. Bireysel silahlanmaya karşı olanlar, bireysel silahlanmayı savunanlar. Ama insanların göz ardı ettiği şöyle bir konu var ki ruhsatsız olarak çok kolaylıkla silah bulunabiliyor arkadaşlar. Türkiye’de dahil. Geçenlerde bir Twitter’da paylaşım yapmıştım. Sınırdan geçen otomatik piyade tüfekleri hakkında 100 bin tane mine tüfek ülkeye giriş yaparken yakalandı. Bu yakalanan kısmı bir de bunun gibi yakalanmayanlar var. Bunlar nereye gidiyor peki? Kimse bilmiyor. Bugün Türk ailelerinde, Kürt ailelerinde daha doğrusu burada yaşayan tüm ailelerde yani 5'te 4 oranında bir silahlanma söz konusu. Bu ciddi anlamda kayıtsız silahların oluşturabileceği suçları arttırıyor. İnsanlar ruhsatlı silahlarıyla, üstlerine kayıtlı olan silahlarıyla, balistik incelemesi yapılmış olan silahlarla birbirini vurmaya, kırmaya, öldürmeye çok da cesaret edebileceğini zannetmiyorum. Bugün işlenen silahla işlenen cinayetlerin çoğu ne yazık ki ruhsatsız silahlarla işleniyor. Ve devlet ne yazık ki ve ne yazık ki ruhsatsız silah edinmeyi destekliyor. Bugün siz bulundurma ruhsatlı bir silah aldığınızda bunu evinizde iş yerinizde bulunduruyorsunuz. Aracınıza taşımanıza izin vermiyor devlet. Peki poligona gideceksiniz atış yapacaksınız. Önce kaymakamlığa bir yazı yazmanız gerekiyor. 3 gün 5 gün 10 gün bunun cevabını bekliyorsunuz. Veyahut beklediğiniz cevabı aldınız silahınızı güvenliğe alıp işte poligona gittiniz. Dönüşte benzinlikte durdunuz veya bir yere pikniğe gitmek istediniz. O sırada polis sizi ruhsatlı silahınızla yani olmanız gerekenden farklı bir yerde yakaladığında bunun cezası hapis. Ama ruhsatsız bir silahınız var bir yerden buldunuz öyle söylüyorsunuz polise. Ve diyorsunuz ki işte ya silah okey aldım birinden aldım tanımıyorum falan. Hemen bir üç bin beş bin bir para cezasına çarptırılıyorsunuz. Silahınızı elinizden alıyorlar ve yolunuza devam edebiliyorsunuz. Peki bu mu daha güvenli? Gerçekten insanların ruhsatsız silahlara sahip olduğu, ruhsatsız silahlarla her yerde bunu taşıdığı bir düzen mi daha hoş? Yoksa gerçekten benim gibi suç işleme potansiyeli olmayan insanların bu kötü insanlara karşı kendilerini savunabilmek adına silahlanması, taşıyabilmesi veya bulundurması daha mı iyi olurdu?
Bu demek değil ki alışveriş merkezlerinde, konserlerde, festivallerde, ne bileyim mecliste silahla gezelim. Biz böyle bir kafada değiliz. Ama Amerikan polisinin veya Amerika’dan videolar izliyoruz sürekli değil mi? Kadın tacize uğrayacak ama taşıma ruhsatlı silahı varmış. Bir adam onu taciz etmeye çalışıyor, tecavüz etmeye çalışıyor. Kadın çekiyor, vuruyor. Bakıyor adam saldırmaya devam ediyor. Bir şarjör mermiyi adamın üstüne boşaltıyor. Peki sizce bu kadın ceza alıyor mu? Hayır, nefsi müdafaa. Karşıdakini uyarmış ilk atıştan sonra. Demiş ki ya bak dur yapma. Sonra adam umursamamış. Vurulmasına rağmen saldırmaya devam etmiş ve ölmüş. Bu da ayrı yapılabilecek bir şey yok. Ama Türkiye’de gerçekten taşıma ruhsatlı silahınızla bile böyle bir tacize veya tecavüze veya fiziken dayak yemeye maruz kaldınız diyelim. Çektiğiniz kişiyi vurdunuz ve bir şekilde yaralandı ya da öldü. Direkt suçlusunuz arkadaşlar. Çünkü bizde şey var tam hukuki adını hatırlamıyorum. Karşılığın oranı diye bir şey var. Yani karşı taraf size yumruklarıyla saldırıyorsa siz yumruğunuzla saldırabilirsiniz. Karşı taraf bıçakla, siz bıçakla veya karşı taraf silah çektiyse ancak silah çekebiliyorsunuz. Peki sorarım size ey dostlar ve bunu savcılara da sormak istiyorum veya milletvekillerine de sormak istiyorum. Kızınız sokakta yürüyor, karşı taraftaki insan yani belinizde silah var ve size elleriyle tecavüz etmeye kalkıyor. Ve kanundan korkaraktan kendinizi savunmak adına silah çekip vuramıyorsunuz. Ve tecavüze uğruyorsunuz veya çok ciddi fiziksel darpa maruz kalıyorsunuz. Yani buna değer mi? Yani gerçekten hapis yatmamak adına tecavüze uğramayı kabul etmek daha mı ye bir durum? Yani daha mı tercih edilmesi gereken bir durum? Hayır o durumda herkes öldürür, herkes vurur. Herkes mesela karşı tarafta silah olması dahi sizi kurtarmayabiliyor bazen. Yani adamı durdurmak istiyorsan diyor bacağını nişan alsaydın. O hengame de işte ya dur falan bak vururum dedin. Adam durmadı bacağını nişan aldın bacağını tutturdun adam yere yığıldı. Böyle bir dünya yok arkadaşlar gerçekten.
Şimdi bu tarz trafikte, sokakta insanların bu kadar agresif olabilmesinin sebebi bir karşılık görmeyeceğini düşündüğü için. Yani karşı tarafın silahlı olduğunu bilirse bir psikopat, bir ruh hastası size bu kadar rahat saldırabilir mi? Evet bazı psikopatlar yine saldıracak. Zaten saldırıyorlar. Hala var böyle bir durum. Ve ciddi anlamda bu tüm ülkeler için geçerli. İşte bana diyorlar ki okul baskınlarını unutuyor musun Amerika’daki? İşte veya otomatik tüfek almış adam Las Vegas’ta konsere sıkmış. Yani sniper tüfeğiyle uzak mesafeden 50 kişiyi öldürmüş. Bizde de oluyor böyle şeyler. Bizde 50 kişiyi vurmuyor. Ama trafikte her gün zaten yüz binlerce insan ölüyor. Günde değil yılda. Pardon. Yani insanlar sürekli birbirini öldürüyor. Yani bu insanların savunma hakkını elinden aldığın zaman biz bugün işte Suriyelilerden korkuyoruz, Afganlardan korkuyoruz, kapı komşumuzdan korkuyoruz, işte trafikteki adamdan korkuyoruz. Herkesten korkar hale geldik ve bu kötü insanların şeyini arttırıyor, ne denir motivasyonunu arttırıyor. Ve daha da böyle iştahlı iştahlı insanlara saldırır hale geliyorlar.
E ne oldu Kuzey Kıbrıs’ta? Zamanında Rumlar Türkleri katlederken Türkler silahsızdı. Türkleri kıtır kıtır kestiler abi. Türkiye işte Ecevit onlara silah gönderdi mücahitlere mücahitler orada savaştı. Bir süre sonra işler kontrolden çıkınca Ecevit Amerikan ambargosunu göze alarak çıkartma yaptı Kıbrıs’a. Veya Kurtuluş Savaşı zamanına gelin. 1919'da artık Türkiye iyice işgale uğramaya başlayınca Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Ege’den Akdeniz’den giren Yunan, Fransız, İtalyan orduları, ne deniliyor müttefik orduları böyle elde bayram havasıyla bayrak dikip köyleri geçe geçe mi ilerlediler Ankara’ya doğru? Kadın, kız, çocuk, erkek demeden millete taciz, tecavüzler yani bir babaya gözünün önünde karısına kızına tecavüz edip öldürdüler arkadaşlar. Sizce bu insanlar silahlı olsaydı bunlar yaşanır mıydı? Belki yaşanırdı ama insanlar savaşarak ölmenin tadına varabilirlerdi. Veya İstanbul’da 1920'li yıllarda 21'li yıllarda neler yaşandığına dair bir fikriniz var mı? O işgal kuvvetleri ordularının sizce çalmadığı kapı kalmış mıdır? Düşünsenize ya. İşgal altındasınız. Bir tane işgal kuvvetinin komutanı veya sıradan bir askeri evinize geliyor. Siz silahsızlandırılmışsınız. Sizi dövüyor. Karınızla tecavüz ediyor. Çocuğunuzu kesiyor. Ona da tecavüz ediyor. Bunlar hoş manzaralar mı? Kendini savunamadıktan sonra evet bunlar kötü şeyler de eğer bir silahın olsaydı en azından çarpışarak ölseydin onurunla daha mı kötü olurdu? Veya Amerikan askeri Afganistan’a gittiğinde, Vietnam’a gittiğinde, Irak’a girdiğinde sizce çok hoş şeyler mi yaşandı? Orada doğan yeni çocuklar sizce babalarını biliyor mu? Bilmiyorlar. O yüzden kendinizi bir an öyle bir zor durumda hayal edin. Bir nasıl söylenir dince maruz kaldığınızı, tecavüze kalkışıldığını, size silah çekildiğini, canınıza malınıza kastedildiğini hayal edin. Ne hissederdiniz? Gerçekten soruyorum yani ne hissederdiniz?
O yüzden ben bireysel silahlanmayı savunuyorum. Türk halkı, Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşları silah satın alma hakkına sahip olmalı. Taşıma, bulundurma hakkına sahip olmalı diye düşünüyorum. Bu hem silah sanayimizin gelişmesine fayda sağlayacaktır. Türkiye’de sadece daha kolay satılan pompalı tüfek sektörü büyüdü ve onlar da inanılmaz kalitesiz üretim yapıyorlar. Ama Türk tabancaları, Türk uzun namlulu tüfekleri Amerika’ya, Avrupa’ya satışı çok rahatlıkla yapılıyor. Ve kötü bir coğrafyada olduğumuz için İsviçre’deki gibi bir askerlik sistemi olsa, herkes askerden ters olduğu zaman tüfeğiyle evine gitse, tabancasıyla evine gitse ve gerektiğinde bir milis gücü gibi savaşabilmek adına aldığı eğitimleri kullanabilecek olsa bence harika olur. Bu bizim ordumuzu da yani aktif beslediğimiz orduyu da küçültür. Bir savaş halinde olağanüstü hal halinde herkes silahla eğitim almış olduğu için emir komuta zinciri bildiği için ülke savunmasına da faydası olur diye düşünüyorum.