Dijital Manipülasyon
Geçmişten günümüze, kitle iletişim araçlarının toplumlu şekillendirmekte nasıl kullanıldığını, insanların nasılda basit bir şekilde manipüle edildiğini ve düşüncelerinin kolayca değiştirilebildiğini gördük, biliyoruz. Eskinin televizyon ve radyolarının yerini sosyal medya alsa da, hala televizyon izleyen çok büyük bir kitle var. Ve ekranın büyüsü denilen fenomenle, insanlar ekranda gördükleri şeylere daha kolay inanma eğilimindeler. Günümüzde kitle medyaları yerlerini şahsi yani sosyal denilen medyaya bıraktı. Facebook, Google ve Apple gibi büyük teknoloji şirketleri, resmi olarak bir taraf seçmeseler de; sizi kendilerine ait platformlarda tutabilmek adına çeşitli hileler uyguluyorlar. İşte bu hileler kısmında işler değişiyor ve bizim gerçeklik algımızla oynamaya başlıyorlar. Birazdan size daha önce youtube’da anlatılmamış yönleriyle nasıl manipüle edildiğimizi, hidden web teknolojisini, şirketlere verdiğimiz yetkilerle bizi nasıl bizden daha iyi tanıdıklarını; ve bir bilim kurgu dizisinden örnekle gelecek projeksiyonu göstereceğim.
Merhaba sevgili dostlar. Tonguç ben. Bu videomda sizin internette gezinirken veya herhangi bir aplikasyon indirirken nelere dikkat etmeniz gerektiği, sosyal medya da manipülasyonla nasıl mücadele edeceğinizi anlatacağım. Çeşitli platformlardan örnekler ve uygulamalarla konuyu pekiştirip bilinçli bir tüketici olmanıza yardımcı olmak istiyorum.
Açıkmala ve yorumlar bölümünde anlattığım konuların zaman kodlarını bulabilir ve istedğiniz konudan başlayabilirsiniz; tekrar izlemek istediğinizde de size fazlasıyla yardımcı olacağını düşünüyorum ve hazırsanız başlıyorum.
Bazen kendimizi modern hayata o kadar kaptırıyoruz ki, bu dünya da sadece tüketici olduğumuzu unutuyoruz. Etrafımızda ki her meta satılık veya bize bir şeyler satmak uğruna yapılmış gereçlerdir. Verimlilik ve dünya kaynaklarının doğru kullanılması kimsenin umrunda değil. Ve kullandığımız her şey başka amaçlarla keşfedilmiş, ve daha sonra eskimesiyle halkın kullanımına açılmıştır. İlk bilgisayarı nazi orduları birbiri ile şifreli iletişim kurmak amacıyla üretmişlerdir, adı enigmadır. Mesela bu videoyu izlediğiniz altyapınız yani bütün internet amerikan ordusunun birbiriyle iletişimi için geliştirilmiş ve daha sonra halkın kullanımına açılmıştır; daha ileri teknolojileri kendilerine saklamak koşulu ile. Bizim kulaklık için kullandığımız bluetooth teknolojisi kıtalar arası füzelerin yön bulma teknolojisidir aslında.
90'lı yıllarda echolon isimli bir projenin detayları halka sızdırıldı. Sızdırılan belgelerden öğrendiğimiz kadarıyla abd’ye bağlı nsa kurumu; tüm dünyada ki telefon, faks ve kıtalar arası tüm interneti izleyebiliyordu. Bu güvenli diye düşündüğümüz tüm teknolojileri çöp yapıyordu. Peki bu sızdırma gerçekten bir halk kahramanı tarafından mı yapıldı? Yoksa nsa tarafından yapılan, zaten daha yeni bir teknolojiye geçtikleri için korkutma amaçlı, bilinçli bir sızdırma mıydı? Edward Snowden ve sızdırılan prism izleme yazılımı; snowden gerçek bir kahraman mıydı? Yoksa sadece bir piyon mu? Wikileaks’e ne demeli? Panama Papers? Amerika daki Qanon hareketi? Benim fikrim bunların hepsi fillerin çimlerin üzerinde ki kavgası. Ve biz her zaman olduğu gibi, çimleriz.
Türkler, ve istanbullular için söylüyorum, istiklal caddesi vardır, taksimde. İnsanlar arkadaşlarıyla sözleşir ve buluşurlar. Bundan birkaç sene öncesine kadar istanbulun en popüler caddesi idi. Peki istiklal caddesinin varoluş amacı sizin arkadaşlarınızla buluşmanız mıydı? Her şehrin, her ilçenin bir ana caddesi, kapalı yolu, çarşısı vardır. O caddeler de insanlar ne kadar sosyalleşseler de ana amaç ticaret yani satıştır. Tüm o süslemeler, ışıklar tabelalar. Herkes o caddeleri tercih ettiği için sizde oraları sosyalleşmek için kullanırsınız, amaç size bir şeyler satmaktır. Büyük vitrinlerle sizin dikkatinizi çekmeye çalışır firmalar. Klasik alışveriş manipülasyonundan başka vir videoda devam edebiliriz, fakat konuyu dijital olarak ele aldığımız için, internete geri dönelim.
Televizyon kanalları bedavadır, çünkü kazançları reklam ve sponsorluklardır. Siz ücretsiz sandığınız o dizi ve filmler, reality showların bedelini zamanınızla ödersiniz. Ne kadar bazı dijital yayın platformları ücretli olup, reklam göstermeselerde; yayınladıkları dizi ve filmlerde; o yıldızın kullandığı telefon, bindiği araba veya takım elbisesi gözümüze sokulur, ve dedim ya, ekranın büyüsü fenomeni dolayısı ile siz de o karakter gibi olmak adına aynı ürünlere sahip olmak istersiniz. Gördüğünüz gibi reklamın alası size yapıldı.
Facebook ücretsiz değil mi? Veya instagram? Twitter? Haber uygulamaları? Oyunlar? Hepsinin ücretini hayatınızla, yani zamanla ödüyorsunuz, ve üzerine manipülasyonlardan etkilenme düzeyinize göre paranızla ödüyorsunuz. Önceki yıl ortaya çıkan bir gerçekle, facebook duvarımızda hep bizimle aynı görüşü paylaşan insanların paylaşımları gösterildiği farkedildi. Twitter aynı şekide, bizimle aynı siyasi veya dini görüşleri duvarlarımızda ön plana çıkarıldılar. Bu canavar şirketlere bu izinleri biz verdik. O hiç okumadığımız kullanıcı yazılım anlaşmalarının satır aralarına gizlenmiş maddelerle ruhumuzu baştan şeytana teslim ettik.
Dijital platformlar günümüzün avm’leri. Hiçbir farkları yok. Arkadaşlarınızla buluşur, kafede bir şeyler içersiniz değil mi? Veya yemek yiyeceksinizdir. Ama istediğiniz kafe veya restorana ulaşmak için bir çok mağazanın önünden geçmeniz gerekir. O avm’ye ücretsiz girmenizin bedeli budur. En üstteki yemek katına ulaşıncaya kadar 30 ila 50 mağaza görürsünüz en iyi ihtimalle. Attığınız adımlar, mağaza giriş çıkışlarınız, cebinizde farkında olmadan fazla yetki verdiğiniz mağaza uygulamaları sizin hangi mağazaya girdiğinizi, hangisinin vitrinine bakıp geçtiğinizi, hangi ürüne ne kadar baktığınızı, her şeyinizi takip ediyor. Korkutucu değil mi? Ve bunlardan daha fazlasını sosyal medya da yapıyorlar. Tüm sosyal medya aplikasyonları sizi sizden daha iyi tanıyor. Hangi gönderileri likeladığınız, hangisine bakıp üzerinde kaç saniye düşündüğünüz, verdiğiniz tepkiyi bile ön kameranızdan izleyip hafıalarına alıyorlar. Ve bu yetkilerin hepsini biz onlara verdik. Ağlanıp sızlanmaya gerek yok. Bu verdiğimiz yetkiler hayatımızın bir çok noktasını bizim için kolaylaştırıyor ve zaman kazandırıyor. Sistem hata vermediği sürece bizi ne kadar izlediklerini fark bile etmiyoruz.
Gelelim örnekleri ile bu manipülasyonda bizi nasıl yönlendirdiklerine. Kembriç skandalını hepimiz biliyoruz. Bir şirket facebook’tan aldığı datalarla, amerikan seçimlerinde doğru reklam kampanyası ile trump’ın seçilmesine yardımcı oldu. Yaptığı şey hile değil ama manipülasyon. Big data içerisinde sizin hangi fikirleri benimsediğiniz kayıtlı. O kadar çok veriniz var ki, ne ile karşılaşır ise fikrinizin değişeceği bile o verilerin analizi ile ortaya çıkıyor. Misal yolsuzluk karşıtı birisiniz ve hükümete yakın bazı kişilerin suça ortak olduğunu düşünüyorsunuz. Ve içten içe, eğer suçlarını kabul edip yargılanırlarsa siyasi düşüncenizin değişeceğini bigdata analizi ile görüyorlar. İşin nasılı yine sizin beğenileriniz ve yorumlarınız da gizli. Bunu gören analistler sizin gibi çokça insan varsa belki tiyatrodan bir suçlama, yargılama ve ceazlandırma içeren bir kampanya başlatıp sizi oylarınızı değiştirebiliyorlar. Biz farketmiyoruz bile. Biz neyi farkediyoruz biliyor musunuz? Geçen gün iç çamaşırı baktım bir aplikasyondan, belki yarım saatimi fiyatlara felan bakarak geçirdim. Önümüzdeki 1 ay boyunca iç çamaşırı firmalarının tacizine uğradım internette. Reklam networkuna dahil tüm sitelerde karşıma en büyük boy puntalarla iç çamaşırları ve kampanyalar çıkarıldı. Kamera baktım, karşıma kamera çıktı, montaj yazılımı baktım, tüm platformlarda reklamlar. Maddi imkanım olsaydı beni tavlamışlar ve o donu almıştım, o kamerayı sipariş etmiş, o yazılıma parayı gömmüştüm.
Sosyal medya ve büyük teknoloji şirketler bize harika ürünler sunuyorlar, hayatımızı kolaylaştırıp bize harika bir seyir zevki sunuyorlar; bunda hem fikiriz. Ama işin boyutu uyuşturucu bağımlılığını çoktan geçti. Herkesin bahsettiği dopamin bağımlılığına girmeyeceğim bile. Sabah uyanıyoruz önce tüm sosyal medya hesaplarımızı açıyoruz, trafikte sosyal medya, tuvalette haberler, akşam aile ile geçen vakitlerde bile elektronik eşyalarımız ellerimizden düşmüyor. Çünkü bizim ilgimizi neyin çekeceğini ve tercihlerimizi bizden daha iyi biliyorlar.
Bu eksende işin rengi değişiryor bende. ve ben özgür irade kavramı sorgular hale geldim. Aslında yıllardır biz bu durumu kabullenelim diye dizi ve filmlerle; haberlerle bunun alıştırmasını yapıyorlar. Eşolon projesinin ifşası, snowden bunların hepsi bilinçli ifşaatlar. İzlenmeye alışmamız için. O bildiğimiz meşhur roman 1984 bile istihbarat örgütleri desteği ile yazılmış, insanları alıştırmak için yazılmış bir roman. Bazıları hala bize çip takacaklar, her adımımızı izleyecekler diyor, fakat çin deki sistemde gördüğümüz üzere, çipe felan gerek yok. Yüz tanıma sistemleri o kadar gelişti ki, her adımımızı çiplerden daha yakın izliyorlar ve kontrol edebiliyorlar. Türkiyenin her yerinde, her sokakta kameralar var; suç oranları düştü mü? Yoksa suçlu mu seçiyorlar?
Azınlık raporu filmini hatırlarsınız, tom cruze oynuyordu. 2 büyük ifşaat vardı filmde, birincisi göz bebeğinden sizi tanıyan sistem size özel reklam gösterip ödemeyi gözünüzle alıyordu, diğeri cinayetleri önceden gören medyumlarla suçların önlenmesiydi. Eski bilim kurgu romanlarından da bildiğimiz üzere jull verne denizaltı yapımına ilham olmuş, assimov uzay seyahatlerine yön vermiştir. Bu insanlar bilim insanları olsalarda, bahsettikleri icatları kendileri keşfetmemiş, yol göstermişlerdir. Yani bizim bilim kurgu dediğimiz film ve dizilerde gördüklerimiz aslında konunun uzmanı olan kişilerin gelecek projeksiyonlar. Ve şirketler bunları da, ilgimizi çekeceğini bilerek para basma makinası haline getiriyor.
Matrix filmi gerçekliği sorgulattı mesela bize, dark city, truman show.. Bir çok örnek verebiliriz. Dizilerden alias, lost, fringe, black mirror, altered carbon ve en son west world. Yaşadığımız ve izlediğimiz hiçbir şey tesadüf değil, ama kadar de değil; zamanın ruhu denilen zeigeisti yaşıyoruz. En son Upload isimli yeni bir kurgu komedi dizisi başladı amazon prime’da, onu ayrıca inceleriz ama, dizi kısaca insanların yüklenebildiği bir sahte cennetten bahsediyor.
Burada west world ile ilgili biraz spoiler vereceğim, diziyi izlememiş olanlar veya spoilerdan korkanlar birkaç dakika ileri alabilir. Dizi de, 3. sezonda süper bir bilgisayar var. Ve dünyanın düzeninin en iyi şekilde işlemesi için bir çok hesaplama yapıyor ve insanları buna göre yönlendiriyor. Misal genetik bir hastalığınız varsa evlenmenizi ve çocuk yapmanızı engelliyor. Bunalımdaysanız sizin karşınıza yönetimi çetrefilli işler yerine en alt sınıf işler çıkarıyor. Sizi sizden daha iyi tanıyor. Tüm duygularınızı, hislerinizi ve kararlarınızı biliyor. Tam anlamıyla bir dijital tanrı. Ve öğreniyoruz ki, denklemde çözülemeyen problemleri, yani insanları, bir yere hapsedip donduruyorlar düzen bozulmasın diye. Dizi de geçen bir replik aynen şöyle; intihara meyilli olduğun için sistem sana asla istediğin gibi bir iş vermeyecek, ve istediğin gibi bir işin olmadığı için sen sistemin sana öngördüğü bir şekilde intihar edeceksin.
Dediğim gibi, bu gibi yapımlar her zaman ya güncel araştırmalardan esinlenmişlerdir, ya da bizi geleceğe hazırlayan ifşaatlardır. 2017 yılında anonim bir twiter hesabı açarak bilginin en derin katmanlarına girmek için çabaladım. Yeterince anonim olmadığımı bilmiyordum tabi. 1990 yılından beri bilgisayarlar hayatımın içinde olsa da birkaç donanım marifetinden başka, en fazla iyi bir kullanıcı idim, üretici veya hacker hiç olmadım. Hep takip ettim ama detayları bilmiyordum. Bakmazsanız göremezsin kuralı burada da geçerli. Aslında bu dünya da hiçbir şey gizli değil, hiçbir şeyi gizlemiyorlar, hep gözümüzün önündeler, ama biz başımızı çevirmeyelim diye diğer yönleri öyle bir süslüyorlar ki kendimizi alamıyoruz ve başımızı çevirmiyoruz dahi.
2017 yılında dark web’i öğrendim. Dark web’e dair bilgiler youtube’de birkaç çocuğun çektiği videodan ibaretti, redit gibi ortamlardaki bloglar ise benim algım ötesindeydi. Katmanlar, yasa dışı işler, istihbarat örgütleri derken bambaşka bir keşif yaptım kendimce. Hidden net denilen bir ağdan haberdar oldum. Dark Web’inde ötesinde bir dünya. Gelin nedir bu hidden net ve amacı nedir anlatayım size.
Son yıllarda dizi ve filmlerde hep bilinç transferini görür olduk, veya ben algıda seçicilik yapıyorum; emin olamıyorum. Demin de söylediğim gibi, bu bir öngörü mü? İfşaat mı yakında öğreniriz. Big data burada devreye giriyor. Big data ile insan bilincine erişildi, bizim günlük kullandığımız ağ olan web standardı ile insanın aydınlık güzü haritalandırıldı, ama ay gibi insanında bir karanlık tarafı, bilinçaltı tarafı vardı. Bunun için bilinçli olarak dark web yaratıldı, tor browser gibi izlenmediğimiz ilüzyonu yaratan yazılımlarla insanların buralara erişmesi, takipsiz sanılan blockchain paralarla alışveriş yapmaları sağlandı. Farkında olmadan milyonlarca insan burada yapılan bilinçaltı deneylerinin kurbanı oldular. İnsanoğlunun karanlık tarafı da yasadışı şekillerde dark web haritalandırıldı. Geri kalan irili ufaklı veriler ise hayatımıza giren her türlü elektronik eşya ve aplikasyonla toplanmaya ve hidden net üzerinde birleştirilmeye devam ediliyor. Uydu alıcınızdan izleme alışkanlıklarınız, akıllı televizyonunuzdan salondaki konuşmalarınız arşivlendi. Ücretsiz sandığımız telefon oyunlarıyla hepimize zeka testleri yapılıyor, aradan bir çoğumuz ayıklanıyoruz. Özetle hidden net (web) big datanın saklı olduğu yerdir. Bizim dijital kopyalarımızın olduğu, ve fişimizin çekilmediği takdir de sonsuza kadar yaşayıp, kararlar aldığımız yer.
Dijital manipülasyondan konu nerelere geldi değil mi? Hangimiz bilgiye erişmek için kütüphaneye gidiyor artık? Biri çıkıp internette ki bütün 2. dünya savaşı kayıtlarını silse, kütüphanelerde ki dökümanları yok etse, izleri silse; kim ikna edebilir bizi 2. dünya savaşının yaşandığına? Yüzlerce kez yıkıldı dünya da imparatorluklar, binlerce kez yakıldı kütüphaneler ve biz hep yeniden inşaat ettik. Gün geçtikçe bilgiye erişim kolaylaştı, fakat hangimizin gerçeği bilmeye isteği var? Biz kandırılmak istiyoruz, gerçeği görmek değil. Yan yana yapılmış apartmanlarımız, ağaçları olmayan caddelerimiz ve dip dibe yolculuk ettiğimiz otobüs ve trenlerimiz var. Gözümüzü ekrana kitleyip bu cehennemden bir pencere gibi instagramda dağ ve deniz fotoğraflarına bakıyoruz. Youtube de gidemediğimiz yerlerin videolarını izliyoruz. Hayatımızda hiçbir heyecan yok ki diziler ve filmlerle bu açlığı gideriyoruz. Bizim makinaya bağlanma, zihnimizi dijitale taşınması gibi bir korkumuz yok; zaten bunu istiyoruz. Sosyal medyaya da, sadece inandıklarımızı teyit etmek için, kandırılmak için giriyoruz. Ve tam da bize istediklerimizi veriyorlar. Yıllarca reklamcıların sattıkları hayalleri şimdi sosyal medyadan sıradan insanlar satıyor. Yotube de milyonlarca ürün inceleme videosu var, reklamcıların parayla yaptıramayacağı kampanyalar bunlar. İnstagramdan bize yaşam standartları satılıyor. Farkında olmadan, önce ideaları satın alıyoruz, sonra o idealara uyum sağlamak için ürünler satın alıyoruz. Kıyafetler, elektronik eşyalar, evler ve arabalar..
İnternette bilginin bu kadar tuzaklı olduğu zamanlarda kendimizi nasıl koruyacağız, biraz detaya girelim. Bilginin saniyelerde erişilebildiği, trendlerin ve haberlerin çok hızlı değiştiği bir çağdayız. Ve karar alırken sahip olduğumuz bilgilerle kararlar veriyoruz. Kararımızı etkileyen bilgilere ne kadar güvenebiliriz? Kaynaklar ne kadar doğru? Arama motorlarının bilinmeyen hilesi: Teyit Ön Yargısı…
İkna olma süresince, karşılaştığımız veri eğer var olan inanışımızla örtüşüyorsa, ikna süreci kısalıyor ve fikri kabul edip ikna oluyoruz. Ön yargılı araştırma, ön yargılı tercüme ve ön yargılı hafıza gibi üç aşamadan oluşuyor bu süreç.
Gelin, beynin işleme prensipleriyle de yakından ilgili olan bu aşamaları biraz daha yakından inceleyelim. Öncelikli olarak insanlar, yeni bilgiye ulaşma sürecinde varsayımlarını tek taraflı test eder ve farkında olarak ya da olmayarak inançlarını kuvvetlendirecek kaynaklara yönelirler. Bu yatkınlığa ön yargılı araştırma adı verilir.
Benzer şekilde, aynı delilin iki farklı kişiye gösterildiği durumlarda, bu bilgiden yapılan çıkarımların birbirinden farklı olacağını kestirebiliyorsunuz, değil mi? Ön yargılı tercüme adı verilen bu davranış biçimi, günlük hayatta sıklıkla karşılaştığımız ve doğruluğunu teyit etmek için deney gruplarının gözlemine dayanan pozitif psikoloji çıkarımlarına ihtiyacımızın olmadığı bir terimdir.
Sonuncusu, yani ön yargılı hafıza ise, insanların bilgiye ön yargısız bir biçimde ulaşsalar ve onu tarafsızca işleseler bile, başka bir deyişe teyit ön yargısının ilk iki aşamasının etkilerinin sıfıra indirgendiği ideal bir irrasyonalite söz konusu olsa dahi, sunulan verilerin taraflı bir şekilde belleğe depolandığını esas alır. Bu sebeple var olan bir düşüncenizin değişmesi uzun süre gerektirir ve oldukça zahmetlidir, zira size sunulan bir karşı argüman ne kadar mantıklı ve akla yatkın olursa olsun beyniniz tarafından, eğilimlerinizle şekillenmiş bir süzgeçten geçirilerek işlenir.
Arama motorları bundan faydalanıyor mu?
Evet, temelde arama motorlarının sizin karşınıza çıkardığı sonuçlar, bu psikolojik eğiliminiz kullanılarak derlenmiştir. Şu an bu yazıyı okuduğunuz telefonunuzda, tabletinizde ya da bilgisayarınızda yeni bir sekme açın ve gelecek seçimde yaşadığınız ilçede hangi partinin adayının belediye başkanlığı yarışını görünürde önde götürdüğü ile ilgili haberleri ve anketleri aratın. Karşınıza kaç tane sonuç çıktı? Peki, bunlar neye göre sıralanmış? Söz gelimi, birinci sıradaki link hangi ajansın ilgili web sayfasına ait?
Bulduğunuz sonuç, karşı komşunuzunkiyle, hatta aynı evi paylaştığınız aile fertlerinizinkilerle dahi farklıdır. Google, arama geçmişiniz, öncesinde tıklamayı seçtiğiniz bağlantılar, sosyal medya hesaplarınız aracılığıyla tüm dünyayla alenen paylaştığınız kişisel bilgileriniz gibi öncülleri kullanarak, konuyla ilgili binlerce, hatta milyonlarca arama sonucundan size uygun gördüklerini önünüze çıkarma prensibiyle çalışır.
Gerçek tam anlamıyla öyle olmadığı halde seçimi önde götürenin sizin partiniz olduğu sonucuna ulaşmanız işten bile değildir, keza öncelikli olarak gördükleriniz aslında sizi tatmin etmesi için Google tarafından seçilmiş içerikle
En önemli nokta bilinçaltımız.
İnternette ulaştığınız bilgilerin doğruluğundan ya da güvenilirliğinden şüpheleniyorsanız ve kendinizi doğru ve yanlışı ayırt etme konusunda yeterli görüyorsanız, eh, durum pek de zannettiğiniz gibi olmayabilir. Zira, siz farkında olmasanız da; gördüğünüz, duyduğunuz ya da sıklıkla karşılaştığınız verilerin bilinçaltınıza her şekilde depolanıyor olduğu gerçeğini göz ardı ediyorsunuz maalesef.
Bu sebeple, kendi beyninize bile tam anlamıyla güvenmemeniz gereken bir bilgi çağı içinde bulunduğumuz. “Kendime de güvenemeyeceksem ne yapmalıyım?” sorusunu sorduğunuzu varsayarak, basit görünen ama sürekli olarak uygulaması zor olan bir öneriyle bu yazıyı sonlandırayım o halde.
Sorgulayın. Düşündüğünüz, öğrendiğiniz, duyduğunuz her bir veri partikülünü tekrardan değerlendirin. Yanlış bilgi akışının kaçınılmaz olduğu bir dönemde yaşıyor olabiliriz, lakin bir insan olduğunuzu ve türünüzün bir örneği olarak sizi özel kılanın muhakeme yeteneğiniz olduğunu unutmayın.
tonguç akarca mayıs 2020